25 Ocak 2021 Pazartesi

Çok Sevdiğim Mumları Artık Evde Kendim Yapıyorum

Mumlar aydınlatma özelliğinin dışında dekorasyon ve güzel enerji yaratmak gibi amaçlar için de evlerimizin her alanında kullanılabilen dekoratif ürünlerdir.


Eminim benim gibi birçok kişi ev dekorasyonunda mum kullanmayı tercih ediyor. Mumlar evin içinde konfor ve sıcaklık hissi yaratırken, güzel aromalara sahip kokuları sayesinde evlerin havasını güzelleştiriyor. Yakılmadıkları zamanlar da bile görsel olarak ev dekorasyonunda bir farkı yaratırlar.

 

Günümüzde biraz lüks bir tercih olarak görülebilir çünkü ne yazık ki ömürleri sonsuz değildir. Ancak birkaç malzeme ve biraz araştırma ile evlerimizde de kolayca kendi mumumuzu yapabiliriz. Üstelik evde geçirdiğimiz pandemi sürecinde edindiğiniz bu yeni hobi ile oldukça düşük maliyetle, kolayca yapabileceğiniz bu mumları hem evinizin her yerinde kullanabilir hem de dilerseniz sevdiklerinize hediye edebilirsiniz. 

 


İhtiyaç Duyulan Malzemeler                                



Kendi mumumuzu yapmanın faydaları ise içine sevdiğiniz renkleri ve esansları koyabilmenizdir. Ya da kokuya karşı duyarlıysanız içine hiçbir şey katmadan kendi doğal kokusunda bırakabilirsiniz. 


Birçok farklı mum türü olmasına rağmen, hepsinin üç ana bileşeni vardır. İhtiyacınız olan bu malzemeleri online alışveriş sitelerinden, aktarlardan ya da yapı marketlerden alabilirsiniz.

  • Balmumu
  • Fitil
  • Esans yağı
  • Mum boya
  • Metal, Cam bir kavanoz ya da Dekoratif bir kap 
  • Balmumu eritmek için tencere 


Önce Ne Tür Bir Balmumu Kullanmak İstediğimize Karar Verelim

Aralarından seçim yapabileceğimiz birkaç farklı balmumu çeşidi vardır.  

  • Parafin mumu: Mum yapımı için geleneksel balmumudur ve hala en popüler olandır. Yeni başlayanlar için iyidir çünkü hızlı erir, ucuzdur, kolayca renklendirilir ve kokuludur.
  • Bal mumu: Tamamen doğaldır ve hava temizleme özelliğine sahiptir. Ancak kokusu ve rengi o kadar iyi tutmaz. Ancak balmumunun kendi hoş kokusu olduğunu unutmamalıyız.
  • Soya mumu: Soya fasulyesinden yapıldığı, oldukça kolay temizlendiği ve kullanımı kolay olduğu için oldukça popülerdir. Aynı zamanda çevre dostudur. Soya mumunun, diğer mumların çoğundan daha yavaş yandığı bilinmektedir. 
  • Yanmış veya yarı kullanılmış ve bükülmüş eski mumlarınızı da kullanabilirsiniz. Eski mumları kullanmak, balmumunu geri dönüştürmek için harika bir yoldur. Tıpkı diğer balmumunuzu erittiğiniz gibi eritebilirsiniz.



Evde mum yapmak için ihtiyacınız olan malzemeleri hazırlamak ile başlayalım! 


Mumun ana maddesine karar verdikten sonra yapılacak ilk iş tüm gereken malzemeleri hazır etmelisiniz.


Mum Kapları

Mum kapları konusunda yaratıcı olabilirsiniz. Çeşitli renk ve büyüklüklerde kavanozlar, teneke, daha önce satın aldığınız ve kullandığınız mumların kapları ve hatta küçük bir seramik ya da beton saksı bile kullanabilirsiniz. Antika mağazalar cam eşyaları bulmak için harika yerler olabilir. Çay bardakları ve küçük kaseler de işe yarar. Seçtiğiniz kaplar ısıya dayanıklı olduğu sürece, özgün seçimler yapabilirsiniz. Çoğu cam ve seramik kaplar ısıya dayanıklıdır, bu yüzden başlamak için harika bir tercih olabilirler. Ya da bu iş için satılan silikon kalıplar kullanabilirsiniz.

Ne Kadar Balmumu Kullanmalıyım?         

Kullanılacak balmumu miktarını belirlemek için kapların hacmini bilmeniz gerekir. Herhangi bir kabı suyla doldurarak ölçüm yapabilirsiniz. Bu adımı atlamak ve sadece tahmin etmek cazip gelebilir, ancak herhangi bir balmumunu boşa harcamadığınızdan emin olmanın en kolay yolu önceden ölçüm yapmaktır. 

Mumunuzun ana maddesine karar verdikten sonra size ışık tutması açısından bu bilgiler faydalı olacaktır. Mesela 450 gram parafin mumu yaklaşık 570 ml erimiş sıvı mum eder. 450 gram soya mumuysa eridiğinde yaklaşık olarak 510 ml sıvıya dönüşecektir. 450 gram gerçek balmumuysa eriyince 450 ml sıvıya dönüşür.

Fitil Boyutu ve Türü Nasıl olmalı?

Kullanılacak en iyi fitil boyutu, balmumu markası, kap büyüklüğü ve kullanılan koku miktarı gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Ayrıca fitiller çeşitli cm’lerde hazır olarak da satılmaktadır. Hazır olarak satılan fitil almayı da tercih edebilirsiniz ya da mum fitiliyle mum sabitleme demirini ayrı olarak da alabilirsiniz. Bazı fitillerin bazı balmumu türlerini eritecek kadar sıcak yanmadığını unutmamalısınız. 

Gıda Boyası ve Esans Yağı

Eğer mumlarınızın renkli ve hoş kokulara sahip olmasını istiyorsanız gıda boyası ve esans yağı satın almanız gerekiyor. Gıda Boyası alırken dikkat etmeniz gereken normal gıda boyaları su bazlı olduğu için mumlarda işe yaramamaktadır. Mutlaka yağ bazlı boya tercih etmelisiniz. Mum yapımına özgü boyalar toz ve sıvı olacak şekilde online alışveriş sitelerinde bulunmaktadır. Esans yağlar da ise hangi kokuyu seçeceğiniz sizin zevkinize göre değişir. Ancak bazı kokuların uzun süre çok ağır gelebileceğiniz unutmamakta fayda var.  

O zaman kokulu mum yapımına başlayalım!

Başlamaya hazır olduğunuzda, ilk önce mumu yapacağınız bölgeyi hazırlamalısınız. 

Yüzeyi gazete veya örtü ile kapatabilirsiniz. Yapmak istediğiniz mum tipine uygun balmumunuzu ve seçtiğiniz balmumuna uygun fitilinizi bir kenara hazırlayın. Balmumunuzu küçük parçalar halinde keserseniz erimesi daha hızlı ve kolay olur. Ardından, balmumunuzu eritmek için bir ısı kaynağına ihtiyacınız olacaktır. Balmumunu dökmeden önce fitili uygun kaba yerleştirmelisiniz. Bazı fitiller kendinden yapışkanlıdır. Olmayanları kabın dibine balmumunu dökerek sabitleyebilirsiniz. 

1.Adımımız: Balmumunu Eritmek                                                     

Büyük bir tencereyi yarısına kadar su ile doldurun ve kaynamaya bırakın. Bir eritme kabı veya sürahi kullanıyorsanız, doğrudan suya indirin; ısıya dayanıklı bir kap kullanıyorsanız, ki ben bu şekilde yapıyorum çikolatayı eritiyormuş gibi tencerenin üstüne yerleştirin. Balmumunun erimesine izin verin, arada karıştırın. Bu işlemin başlaması birkaç dakika alabilir. Bu işin püf noktası balmumuna su gelmemesidir o yüzden bu konuda dikkatli olun. Balmumu tamamen eridiğinde, görünümü zeytinyağına benzeyecektir. Esans yağ ve gıda boyası eklemeden veya mumları dökmeden önce balmumunun biraz soğumasını bekleyin.

2.Adımımız: Mum Kaplarını ve Fitili Hazırlamak

Mumun soğumasını beklerken mum kaplarını hazırlayın. Kaplarınızın temiz ve kuru olduğundan emin olun. Bazı fitillerin alt kısımları kendinden yapışkanlı olur, eğer fitiliniz kendinden yapışkanlı değilse fitili kavanoza sabitlemelisiniz. Ben erimiş bal mumundan kabın dibine bir kısım dökerek fitilimi bu şekilde sabitliyorum ancak kuvvetli bir yapıştırıcı kullanarak da yapılabilir. Fitil boyunun kavanoz boyundan uzun ayarlamanız gerektiğini, tam ortalanacak şekilde ve gergin olması unutmayın. Fitilin üstte kalan ucunu uzunca bir çubuğa dolayıp sabitleyebilirsiniz.

3.Adımımız: Renk ve Kokuyu Ayarlamak

Bu adımda, benmari usulü ile erittiğimiz ve biraz soğuması için kenara aldığımız parafin ya da balmumunun içine mum yandıkça odamızı doldurmasını istediğimiz kokuyu ve gıda boyasını ekleyeceğiz. 

Dilediğiniz, hoş kokulu bitkisel yağ çeşitlerinden 4-5 damla kadar erimiş balmumuna ekleyebilirsiniz. Hemen ardından, seçtiğiniz renkteki gıda boyasından istediğiniz renk yoğunluğuna göre balmumunun içine ekleyebilirsiniz. 15 -20 saniye kadar karıştırmalısınız. Yağın ve boyanın eriyen balmumuna tamamen karışması elde edeceğimiz sonuç için önemlidir.

Eğer erimiş balmumunda renk yoğunluğunu tam anlayamadıysanız, karışımdan bir damla soğuk bir zemine damlatarak sertleşmesini bekleyin. 


Damla sertleştikten sonra elde edeceğiniz renk ortaya çıkacaktır. 

Eğer rengi biraz daha yoğunlaştırmak isterseniz, hali hazırda erimiş olan karışıma daha fazla boya ekleyebilirsiniz. 


4.Adımımız Kaba Dökmek ve Beklemek

Boya ve yağ ekledikten sonra erimiş karışımı kaba dökme aşaması geliyor. Karışımı kabın içine yavaşça dökün. Balmumu, parafin mumu, soya mumu fark etmeksizin mutlaka bir gece soğuması için bekletin. Böylece mum tamamen sertleşir ve ideal kıvama gelir. En iyi sonuç için mumu oda sıcaklığında soğutmayı unutmayın. Mum tamamen soğudun da fitilin fazlalığını mumun yüzeyinden itibaren 1 cm kalacak bırakarak kesmeniz yeterli olacaktır. 

Artık mumunuz hazır. 




17 Mart 2017 Cuma

Benim 'OUTLOOK' Tecrübem…

Benim Outlook Tecrübem…

 

Bir seminere gittim hayatım değişti diyeceğim sizlere ve gerçekten inanmayacaksınız belki de içinizden hadi canım diyeceksiniz. Hatta bazılarınız delirmiş bu kız bile diyebilir.

 

Yeni ailem ‘Outlook 46’ destekçilerim, ortaklarım, canım arkadaşlarımla da aramızda zaman zaman espri konusu oluyor.  46. Outlook’un kadim üyeleri olarak bize de bu yakışır zaten deliyiz biz diyoruz. 

 

Şaka bir yana lafı çok uzatmadan hislerimden, tecrübe ettiklerimden ve Outlook’tan biraz bahsetmek istiyorum.

 

Beni bütünüyle değiştiren, hayattan keyif almamı sağlayan, herkese yetecek sevgim ve insanlara güvenebilmenin önemini fark ettiren, her seye yetecek gücüm olduğunu düşündüren ve özgürleştiğimi hissettiren o 4 günlük süreç. Uzun bir süredir ailemin çeşitli fertlerinin katıldığı ve anlatabildikleri kadar anlatıp beni gitmeye teşvik ettikleri bu seminere en sonunda iki hafta önce biraz da ısrarla katıldım. 

 

‘Anlatabildikleri kadar diyorum bu kısmı detaylı anlatmaya çalışacağım tabii bende anlatabildiğim kadar.’ Neden mi? Seminer süreci boyunca neler yapıldığından ve yaşananlardan bahsetmemiz ‘yasak’ demek istemiyorum ‘doğru değil’ demek daha doğru olur da ondan. Çünkü herkesin bu seminere önceden detayları çok bilmeden girip deneyimlemesi ve o yaşadıklarını kendi yöntemleri ile çözümleyerek içinden çıkması kendi gelişimi ve farkındalığı açısından önemli. Bana bu şekilde anlattıklarında ne saçmalık demiştim. Sonra içinde birebir yaşayınca iyi ki de böyle olmuş ne kadar doğruymuş dedim. Deneyimlemeye karar verirseniz sizde aynen bu şekilde söyleyeceksiniz eminim.

 

 

Kısaca bahsetmek gerekirse;

 

Bu seminerler bir grup psikolog tarafından hazırlanmış, daha önce katılanların katılımcıların sonradan tamamen gönüllü şekilde asistan olarak destek verdikleri, gönül bağı çok üst seviyelerde olan, üç etaptan oluşan ve 4 gün süren seminerlerdir.

 

Seminerleri tanıdığım en tatlı, sevecen, bilge ve yaşına rağmen inanılmaz bir enerjiye sahip olan Tony Wiseman ve sevgili eşi Orit Josefi Wiseman veriyor.

 

İlk Seminer Outlook: Maksimum seksen kişi katılımı ile gerçekleşiyor. Dışarıdan kendine bakış ve kişinin dış dünya ile olan ilişkisi, ikincisi Essence: Maksimum 24 kişinin katılımı ile gerçekleşiyor. Özüne bakış yani kişinin kendiyle olan ilişkisi ve üçüncüsü Summit: Kişinin başarıyla olan ilişkisi şeklinde açıklanabilir.

 

Tüm içtenliğimle söylüyorum ki bu seminerleri Tony’nin önderliğinde ve yürekleri güzel asistanların destekleriyle deneyimlemek insanda müthiş bir dönüşüm yaratıyor! 

 

Seminerde ne kadar direnirsen diren, kaçmak istersen iste hayatın ister istemez gözler önüne seriliyor ve sonra da hayatını güneş ışığı gibi aydınlatıyor. Adeta hayatınıza dokunuyor ve geleceğe sevgiyle keyifle umutla bakmanız için yol gösteriyor.

 

Kendimi tanımadığımı, bilmediğimi fark ettim ben. Sadece var olduğumu aslında yaşamadığımı anladım... Bir telefon olsam mesela ben fabrika ayarlarıma döndürdüler beni diyebilirim. Müthiş bir deneyim! Anlatılmaz yaşanır dedikleri türden! Her gün seminere girerken korkuyla karışık bir heyecan dalgası ile girdim. Ve bittiği ilk pazartesi günü yeni bir ben olarak uyandım. İçimdeki parçalar değişime uğruyordu sanki. 

 

Kendi tecrübemi şu şekilde tarif edebilirim sanırım; önümde bir kapı varmış kapıyı bile görmüyormuşum kapıyı görmemi sağladılar. Kapıyı açmaya yarayan anahtarı bulmamı sağladılar. İterek açabilmeme destek oldular. Ve beni o yola soktular. Yeni Ben'e doğru yola çıktığım ve yeni beni duygularımda, davranışlarımda, bakış açımda, algılayışımda kendini net olarak gösterdiğimi fark etmeye başladım. Hayatımı kontrol etmeye çalışmamayı akışına bırakmayı, ne kadar korksam da bilinmeze kucak açmayı, çok düşünmemeyi, anı anda yaşamayı, anda olmayı, gerçek olanın saf sevgi olduğunu ve bu sevgiyi herkese verebileceğimi, korkunun olmadığını anladım. Bunu başarmamı sağlayan herkese o pırıl pırıl insanlara teşekkür ederim. Sanki enerjilerimiz konuşuyor canım arkadaşlarım bir arada olsak da olmasak da bütünleşebiliyoruz. Ve bütünleştiğimizde önce kendimize ve birbirimize sonra çevremize yayabildiğimiz enerji beni büyülüyor. Gözlerimizle anlaşabiliyoruz, çılgınca kahkaha atıp, istediğimiz her yerde çılgında dans edebiliyoruz. Hep içimizden geldiği gibi hep samimi.. 

 

Harika dostluklarla ayrıldım. Kendimi çok şanslı hissediyorum yolum bu seminerler ile kesiştiği için. Size nasıl seviyorum anlatmam mümkün değil. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Ne mutlu bana!

 

 

Seminerden sonra en çok duyduğum sözler ise ne kadar değiştin Ceren!, Sende bir şey var ama ne? Sarhoş gibisin sanki.. Evet sarhoş gibiyim ve evet değiştim. Değişim zaten hiç bitmeyecek bir süreç ve kaçınılmaz.




Bu insanlara iyi bakın çünkü hepsi birer mucize!

Öncelikle kendime sonra hepinize Hoşgeldiniz!
 


"En derin korkumuz yetersiz olmak değildir. En derin korkumuz sınırsız güce sahip olmamızdır. Bizi en çok korkutan karanlık yanımız değil, ışığımızdır.
Kendimize sorarız, ben kimim ki pırıl pırıl, muhteşem, yetenekli ya da olağanüstü olayım diye.
Bizler, içimizdeki Tanrı’nın ihtişamını gerçekleştirmek için doğduk. Bu sadece bir kısmımızda değil, hepimizde mevcut.
Ve ışığımızın parlamasına izin verdiğimizde, bilmeden diğer insanlara da aynısını yapmaları için izin vermiş oluruz. Kendi korkularımızdan özgürleştikçe, varlığımız başkalarının da özgürleşmesini sağlayacak .."
Karanlığın rehavetinden sıyrılıp, güç ve cesaretle kalıplarımızdan çıktığımız ve yeni bir hayata doğru yüzdüğümüzü hayal ediyorum. 
Kalıplarımızdan ve konfor alanlarımızdan bizi çıkartacak, değişim ve tekamülün istediği güç ve cesaretle yeni bir hayata geçiş yapmayı diliyorum.
Bu süreçte gerekli olacak güven, kabullenme ve teslimiyet değerlerinin bizleri sardığı bir süreçten geçmeyi umut ediyorum.
Sizleri sevgi, güven, umut, adanmışlıkla ve cesaretle sarıp sarmalıyorum.


22 Temmuz 2015 Çarşamba

Aşkın Psikolojik araştırması mı olurmuş hiç? demeyin ,oluyormuş…

Ve bu araştırmalar diyor ki;

Birbirini seven iki kişi, birbirilerinin gözlerinin içine en az 3 dakika baktığında, kalp atışları senkronize oluyormuş. 

Aynı araştırmalar gösteriyor ki; birisi aşık olunca beyinde 12 bölgede aşırı mutluluk salgılayan kimyasallar harekete geçiyor. Bu da bir doz kokain almaya benziyor.

Sevdiğimiz biriyle kucaklaşmak ise, vücudumuzda doğal ağrı kesiciler salgılamamıza neden oluyor. Oksitosin, yani ‘aşk hormonu’ bu durumda yoğun bir biçimde beyinde, ve de erkeklerin ve kadınların cinsel organlarında salgılanıyor. Oksitosinin sevdiğimiz kişiye bağlanma sürecini pekiştirdiğini öne sürerken ağrılarımız için ilaçlara ve haplara koşmadan önce, sevdiğimiz birine sarılmamızı öneriyorlar.

Araştırmalar, sevdiği kişilerle birlikte yaşayan insanların hastalıklardan daha hızlı biçimde kurtulduğunu zaten gösteriyordu. Hastanelerde yapılan en son araştırmalar, sevdiği insanlar yanında olmasa bile onların fotoğraflarına bakan hastaların, ağrılı süreçler sırasında daha çabuk yatışabildiklerini gösteriyor.

Çekicilikte birbirine yakın çiftler, birlikte olmaya daha yatkın. Psikoloji ve sosyal alanlardaki araştırmalar gösteriyor ki, insanların romantik ilişkilerinde seçtiği kişilerde genelde belli bir patern var. Araştırmacılar, bu paternin sadece görsel değil, aynı zamanda sosyal bir çekiciliğe bağlı olduğunu söylüyorlar. Yani kişiler genelde, sadece kendi tipleriyle değil, kendi sosyal becerileriyle uyumlu eşleri tercih ediyorlar.

Kişilikleri birbirine çok benzeyen çiftler çok uzun süre birlikte olamıyorlar. Zıtlar birbirini çeker. Aşk üzerine yapılan psikolojik araştırmalar da gösteriyor ki, birbirine çok benzer karaktere sahip kişiler, çok uzun süre birlikte olamıyorlar. Kişiler arasında benzerlikler olmalı, ancak ilişkileri süresince yapıcı bir şekilde birbirlerinden bir şeyler öğrenecek kadar farklı da olmalılar.

Romantik aşk sonunda bitiyor… Ama kendini adamış aşk ile devam ediyor. İlişkilerinin başında olan çiftleri bir sene sonra gördüğünüzde oldukça şaşırabilirsiniz. Başta birbiriyle kuğu gibi olan çiftleri yanınızda tartışırken, birbirine alttan alttan laf geçirirken görmek “Ne oldu bunların harika aşkına?” diye isyan ettirebilir. Araştırmalar gösteriyor ki, romantik aşkın belirtileri olan, terli el, kalp çarpıntısı, aşırı mutluluk hali, karnınızda uçuşan kelebekler ve diğer kişiye aşırı ihtiyaç duyma gibi belirtiler 1 sene sonra bitiyor. Geriye ne kalıyor peki? Eğer çiftler romantik aşkın geçişini yumuşak bir biçimde yapabilirlerse, ‘kendilerini adamış aşk’a geçiyorlar. Bu aşkı yaşayan çiftlerin vücutlarında nörotrofin adlı bir protein artıyor.
 
Aşk hakkında düşünmek, soyutluğa dayalı olduğu için (uzun dönemli birliktelik, adanmışlık, yakınlık, bağlılık gibi değerler) yaratıcılığı etkilerken, cinsellik somut detaylara dayandığı için somut düşünme kabiliyetini, detaylara dikkati pozitif etkiliyor.

Sevdiğiniz insanlara karşı duyduğunuz minnettarlık, hemen mutluluğunuzu artırıyor.

‘Karındaki kelebekler’ deyimindeki hisler gerçek, ve adrenalinden kaynaklanıyor. Birisine aşık olduğunuzda karnınızı ağrıtan ve içini karıştıran o kelebekleri bilirsiniz… Savaş ya da kaç tepkisini vermemize sebep olan adrenalin fazla salgılandığında, kalbimizde kelebekleri hissederiz. Çünkü birine aşık olduğumuzda ona yakın mı dursak, yoksa ondan kaçsak mı bilemeyiz…

İrileşmiş göz bebekleri birinden hoşlandığınızın belirtisidir ve sizi de daha çekici gösterir.
 
Aşk gerçekten en önemli şey. Harvard’ da gerçekleştirilen 75 senelik bir araştırmanın bulguları şunu gösteriyor: Katılanların hayattan tatmini ve mutluluğu aşk veya aşkı arama ile ilgili hikayeler üzerinden anlatılıyor.
 
 
Öyleyse, aradığınız aşkı bulmanız ve sahip olduğunuz aşkı bırakmamanız dileğiyle…

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Hoşgeldim Kaş' a

Geçen yazımda genel olarak bahsetmiştim Kaş' tan.. Bugün Liman Ağzı  - Delos Beach Hotel' den yazıyorum bu yazımı.. 
 
Kaş Merkezden sola doğru yürüdüğünüzde Küçük Çakıl mevkiini göreceksiniz büyüklü küçüklü oteller mevcut. İlk geldiğimde küçük çakıl plajında bulunan Medusa Otel'de kalmıştım.. İlk gün yol yorgunluğu sebebiyle Medusa Otel’in iskelesinden denize girerek biraz dinlenebildik. Küçük Çakıl Mevkiinden sola doğru devam edildiğinde Büyük Çakıl Plajını göreceksiniz yürüyerek de gidilebilir ama minibüslere binilmesi ya da arabayla geldiyseniz arabayla gidilmesi daha kolay olacaktır. İkinci gün Büyük Çakıl plajında geçti.. Üçüncü gün tekne turu yapalım dedik ve Kekova - Üçağız mevkiine gittik. Arabayla ulaşımın olmadığı çeşitli koylarda durarak tekne turunun son durağı olan Kale Köye vardık. Burada tarihi bir batık şehir var. Bu tarihi kesinlikle tur rehberinden dinlemeli. Sonra yarım adaya ulaşıldığında kaleye çıkıp manzarayı görmek isteyebilirsiniz. Ayrıca tekneden denize atlarken kocaman kaplumbağalara dikkat edin üstlerine atlamayın korkuyorlar :) Üçüncü gün şu an bulunduğum Liman ağzına geldik yine buraya da arabayla ulaşım yok. Kaş marinadan deniz taksiler ile buradaki Delos Beach ya da Nuri's Beach' e gelip tüm günü burada geçirebilirsiniz. Son gün de daha önce de bahsettiğim Kaputaş plajına gittik. Ne kadar kalırsan kal, ne kadar gidersen git hiçbir zaman yetmiyor, bir türlü doyamıyorsun buraya.. Maalesef dönüş yoluna geçtik kısa ama her yeri gezebileceğiniz şekilde bir Kaş planı bu, bizim planımız da tam olarak buydu. 
 
Kaştaki “tatil” felsefesi bence çok güzel. Kulüp vb. mekanlar bir elin parmağını geçmeyecek kadar az, sadece oturup gün batımında hafif müzik eşliğinde içkini yudumlayabileceğin yerler ya da meyhaneler mevcut. Tekne turu organizasyonları ise genelde aileler bu yüzden hiç rahatsız olacağınız bir durum söz konusu olmuyor, esnafın işletme sahiplerinin davranış biçimleri ilgileri alakaları hoşnut edici, yemekler mezeler çok güzel, birbirinden güzel koyları görülmeye değer güzellikte, dalış ve yamaç paraşütü var olan güzellikleri hem gökyüzünden hem denizin altından keşfetmekte çok güzel olacaktır… 
 
Bir gün yolunuz düşerse ki umarım düşer bu güzelliği iyice sindirin içinize.. 


14 Temmuz 2015 Salı

Yıldızlar..


Yıldız kaymasını beklemek gibi yaşamak.. 


Uzun uzun aynı yere bakarsın.. 


Öylece durur yerinde hepsi,


Sonra tüm gökyüzüne bakarsın ve tam o anda en güzeli kayar gider içlerinden ve bir dilek 

tutarsın.. 


Hayatınızın da gökyüzü gibi tek bir yerine değil, tamamına bakın.. 

Tüm yıldızları görün.. Umudunuzu hiç kaybetmeyin..

Tüm dilekleriniz gerçek olsun.. 

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Aşık Olma, AŞK Ol...

 

Aşıkken tam yaşamalısın... 
Ağla, üzül, berduş ol... 
Zaman olur ruhun kanatlanır, 
Ve bir zaman olur yüreğin büzüşür üzüntüden... 
Nasıl gerekiyorsa öyle yaşa... 
Bırak karşındaki sana yalanlar söylesin, oyunlar oynasın; 
Bu senin sorunun değil ki... 
O eksik kalsın, sen tam yaşa;

 

Aşık olma, Aşk Ol..! 

Geliyorum KAŞ… Uzun kış dönemi hasretimiz bitiyor..

Ben aslında alışkanlıklarımdan kolay kolay vazgeçen biri değilimdir. Yeme, içme, arkadaş, ev, dost, ve tabii tatil.. Tatil deyince benim aklıma Bodrum gelir(di) sadece, çok küçük yaşlarımdan beri önce anneannemler sonra teyzemin orada yaşamasıyla tam bir bodrum aşığı olup çıkmıştım. 
 
İstanbul’daki tüm arkadaşlarımın da yazlıkları bodrumda olunca çok güzel bir çocukluk, eğlencelide bir gençlik geçirdik… 
 
Sonra bir gün tam anlamıyla zorla Dayım bu tatilde Kaş'a gitmeliyiz dedi… 
 
Çok üzülüyordum bilmediğim bir yere gitmek beni hep zorlar özelliklede konu tatilse. Finike yolu üzerinden Kaş'a girdik, tepeden aşağıda kalan merkezin limanın görüntüsüyle adeta aşık olmuştum.
 
Dayımdan Kaş’ı dinliyordum merak ediyordum, görülecek manzaraların ve yaşanılacak dinginliği hayal etmeye çalışıyordum, dayımın ballandıra ballandıra anlattığı mezelerin, tatlıların tadına bakmak istiyordum. Ama böylesini hiç düşünmemiştim. Kaş küçük bir yer, küçücük hatta o kadar küçük ki taşıta bile ihtiyaç yok. Arnavut kaldırımlı taş sokaklarda sokak aralarında her yere yürüyerek gidebilir küçük restoran kafeler de yiyip içebilirsiniz. Her şey çok keyifli oluyor bu küçücük yerde ve en önemlisi de bu kadar orijinal ve farklı yiyecek alternatifleri bulmak bunları bir de nefis bir manzara eşliğinde yiyebilmek gerçekten muhteşem.
 
O kadar beğendim ki o muhteşem tatilimizden sonra tekrar tekrar tekrar 6 senedir tekrar eden bir süreçte hala gidiyorum. Bir hafta bile olsa.. Mutlaka..
 
Yarın yine yola çıkıyorum ve bayram tatilimi Kaş'ta geçireceğim. Sanki ilk gidiyor heyecanı var yine her zaman yaşayacağım bunu sanıyorum ki. İlk gideceğim cennetten bir parça olan Kaputaş olacak. Fethiye yönüne doğru 24. km devam edin işte orası Kaputaş Plajı.. Biliyorum görüntüsü oldukça güzel buraya geliyorsanız Kaputaş’a uğramadan asla dönmeyin.. 
 
Küçük bir kasaba diyebileceğim Kaş hakkında yazılabilecek daha çok şey var, iki gün sonra tam yerinden Liman ağzından bahsedeceğim. Gittiğim ve gidilmesini tavsiye edebileceğim güzel koylarından ve lezzetlerinden bahsedeceğim..